Hz.
Ebubekir (ra) 571 Yılında Mekke’de doğdu. Babası Kureyş’in Teym boyundan Ebu
Kuhafe Osman, Annesi ise Sahrin kızı Ümmü’l Hayr Selma’dır.Müslümanlıktan
önceki ismi Abdül Kâbe‘dir.
Deve yavrusunun babasi manasina gelen Ebû Bekir adiyla meshur olmuştu. Hz. Ebubekir’in (ra) Ümmi
Rüman adlı eşinden dört çocuğu olmuştur. İsimleri Abdullah, Aişe, Esma ve
Abdurrahman’dır Hz. Muhammed’in (Sav), Hz.
Ebubekir’in kızı Hz. Aişe ile evlenmesinden dolayı kayınpederidir Hz. Ebû Bekir, Hira
dagindan dönen Hz. Muhammed ile karsilastiginda, Rasûlullah (s.a.s.) ona,
“Allah’in elçisi” oldugunu söyleyip “Yaratan Rabbinin adiyla oku” (el-Alâk,
96/1) diye baslayan âyetleri bildirdigi zaman hemen ona: “Allah’in birligine ve
senin O’nun rasûlü olduguna iman ettim” demistir. Hz. Hatice’den sonra
Rasûlullah’a ilk iman eden odur. Hz. Peygamber (s.a.s.) Islâm’i tebliginin ilk
zamanlarinda kiminle konustuysa en azindan bir tereddüt görmüs, ancak Ebû Bekir
seksiz ve tereddütsüz bir sekilde kabul etmistir. Hatta Hz. Peygamber (s.a.s.),
“Bütün insanlarin imani bir kefeye, Ebû Bekir’in ki bir kefeye konsa, onun
imani agir basardi ” diye lâtif bir benzetme de yapmistir. Hz.
Ebubekir (ra), iki yıl, üç ay kadar halifelik yapmıştır Ayrıca, Kur’ân
ayetlerinin toplanmasını sağlamıştır. Hz. Ebû Bekir, Ridde harplerinde, vahiy
kâtiplerinin ve kurrâ’nin birçogunun sehid olmasi üzerine, Hz. Ömer’in
Kur’ân’in toplanmasi fikrine önce sicak bakmamissa da sonra ona hak vererek,
Kur’ân âyetlerinin toplanmasini saglamistir. Rasûlullah zamaninda peyderpey
inen vahiy, kâtiplerce ceylan derilerine, beyaz taslara, enli hurma dallarina
yazildigi gibi, ashâbin çogu da Kur’ân hâfizi idi. Ancak, yazili olan âyetler
daginikti, kurrâ da azalinca Kur’ân’in muhafazasi hususunda endise edildi. Ebû
Bekir, Zeyd b. Sâbit’in baskanliginda bir heyet teskil ederek, herkesin
elindeki âyetleri getirmesini emretti. Ayrica sâhitlerle âyetler dogrulaniyor,
kurrâ’ ile te’kid ediliyordu. Böylece bütün âyetler toplandi ve “Mushaf”
meydana getirildi. Bu Mushaf Ebû Bekir’den Ömer’e, ondan da kizi Hafsa’ya geçti
ve Hz. Osman zamaninda çogaltilarak Dârü’l-islam’in bütün vilâyetlerine
dagitildi. Hilâfeti iki sene üç ay gibi çok kisa bir müddet sürmesine
ragmen Hz. Ebû Bekir zamaninda Islâm devleti büyük bir gelisme göstermiştir . Kişilik
olarakta Hz. Ebu bekir Tâcir olarak genis bir kültüre sahip olan ,
dürüstlügü ve takvâsi ile ashâb içinde ilk sirada yeralir. Karakteri; yumusak
huyluluk, çok düsünüp çok az konusmak, tevâzu ile belirgindi. Hz. Âise’nin
rivâyetine göre, “gözü yasli, gönlü hüzünlü, sesi zayif” biri idi. Câhiliye
döneminde müsrikler ona güvenir, diyet ve borç-alacak islerinde onu hakem
tanirlardi. Rasûlullah’in en sadik dostu olan Ebû Bekir’in Mirâc olayinda
sergiledigi sonsuz baglilik örnegi ona “es-Siddik” lâkabini kazandirmistir. O
bu olayda “O ne söylüyorsa dogrudur” demistir. Cömertlikte ondan üstünü de
yoktur. Bütün malini mülkünü Islâm için harcamis, vefât ederken vasiyetinde,
halifeligi müddetince aldigi maaslarin, topraklarinin satilarak iâde edilmesini
istemis ve geride bir deve, bir köleden baska birsey birakmamistir. Hz. Ebû Bekir Hicrî 13. yilda Cemâziyelâhir
ayinin basinda hicretten sonra Medine’de yakalandigi hastaliginin ortaya
çikmasi üzerine yataga düsünce yerine Ömer’in namaz kildirmasini istedi.
Ashâbla istisâre ederek Hz. Ömer’i halifelige uygun gördügünü söyledi. Hz.
Ömer’in sert ve kaba olusu gibi bazi itirazlara cevap verdi ve hilâfet
ahitnamesini Hz. Osman’a yazdirdi. Ebû Bekir (r.a.) de, çok sevdigi Rasûlullah
gibi 63 yasinda vefât etti. Vasiyeti geregi Rasûlullah’in yanina -omuz
hizasinda olarak defnedildi. Böylece bu iki büyük insanin, iki büyük dostun,
kabirlerinde de birliktelikleri devam etti.
.
.
0 yorum:
Yorum Gönder